Yaşlı adamın karşılık beklemeden yaptığı iyilik.
Yaşlı adamın karşılık beklemeden yaptığı iyilik.
Nereden başlayacağımı bilmediğim, yüreği boyundan büyük bir
adamın öyküsüdür bu.
Zamanın birinde yaşlı bir adam yaşamış bir dağ köyünde. Bir ayağı
aksıyormuş. Küçük bir çocukken ağır bir hastalık ayağını etkilemiş. Fakirleşmişler
ve tedavisini yaptıramamışlar. Babası bunun acısını bütün ömrünce taşımış ve bu
yük yüreğini parçalarken göçüp gitmiş bu hayattan. Ama bütün bu olumsuzluklara
rağmen yaşama sevincini hiç kaybetmemişti. Çok güzel bir eşi olmuş
yirmilerinde. Mutluydu, tarladan eve uçarak giderdi adeta. Yalnızlığa ortak
olmuştu eşi. Kelimeler yetersiz kalırdı ondan bahsederken. Tam dört evlat
vermişti ona. Biri kızdı, en büyükleri ve en vefalıları bu kızdı. Yirmi yaşında
kaçmıştı sevdiğine kızı. Çok üzülmüştü buna, atlatması aylar sürmüştü. Hala sızısı
kalbindeydi. Ara sıra ağlardı gizli gizli, kimseye göstermeden. Konuşmuyorlardı
kızıyla yıllardır. Diğer 3 çocuğu erkekti. Ne vefa vardı bu çocuklarda ne de
çalışkanlık. Hiç babalarına benzememişlerdi. Destek görmüyordu hiç
evlatlarından.
Tek işi tarlasını sürmek, yetiştirdiği ürünleri pazarda
satmaktı. Kimseye muhtaç olmadan yaşamak en büyük amacıydı. Eşi hala en büyük
destekçisiydi, yoksa nasıl geçerdi bu ömür? Eşinin yokluğunu düşünmek bile ona
korkunç geliyordu.
Köyünde sevilirdi, kime sorsanız onun hakkında alacağınız
tek cevap “Kimseye zararı olmaz.” olurdu. Birkaç günde bir kasabaya pazara
giderdi. Arabaya yüklerken malları çok zorlanır ancak görmezden gelen
oğullarına içlenip kimseden yardım istemezdi.
Soğuk bir şubat sabahında yine pazara gitmek için atını ve
arabasını ürünlerle doldurup yola çıktı yaşlı adam. Kardan dolayı bazen
patikadan bazen yollardan zar zor gidiyordu. Bu şekilde biraz daha kısalıyordu
yol. Atı da çok genç sayılmazdı artık. Yola çıkalı belki otuz dakika olmuştu. Birden
yoldaki izleri fark etti. Sanki başka bir araba yoldan çıkmış gibiydi. Atını durdurdu.
Arabadan yavaşça indi. Yaşlıydı ve aksayan bacağı çok hızlı yürümesine izin
vermiyordu. Yolun kenarına geldiğinde yaşlı bir kadının ters dönen aracın
yanında yattığını gördü. Köpeği kadının yanına yatmış titrerken görünce “Belli
ki ikisi de donmak üzere.” diye aklıdan geçirdi o an. Gidebileceği kadar hızlı
yanlarına gitti. Zar zorda olsa nefes alıyordu kadın, evet bu iyiydi ancak kadının
ne kadar zamandır bu şekilde yattığını bilmiyordu. Acele etmeliydi. Koltuk altından
tutarak baygın kadını arabaya kadar sürükledi, sonra dönüp köpeği aldı
kucağına.
Onları şehre, doktora götürmeliydi. Ama bunu nasıl
yapabilirdi? Çünkü at arabası küçük ve tamamen doluydu. Yaşlı kadın ve köpeğini
taşıyabilirdi. Ancak pazara satmak için götüreceği yiyecekler ne olacaktı? O gün
sattıkları ile geçimlerini ancak sağlayabiliyordu. Artık karar vermeliydi. Çokta
düşünmeden arabadan bütün yiyecekleri indirmeye başladı. Üzeri tamamen boşalan
arabaya kadını ve köpeğini zar zor bindirdi. Üstlerini arabadaki birkaç parça
bezle örttü. Kadının atını da arabaya bağladı. Zamana karşı yarışı başlamıştı
yaşlı adamın.
Bir saatlik yolculuktan sonra ulaştılar sağlık ocağına. Hemen
hekim yaşlı kadını içeri aldı. Ayağının kırıldığını söylediler ve kadın kendinde
değildi. Yakınların haber vermek gerekiyordu şayet kimsesi varsa. Kimse gelmeden
bırakamazdı yaşlı kadını orada tek başına. Bu sırada bir adam geldi ve “Hatice
Teyze nerde?” diye sordu hemşireye. “Adı Hatice’ymiş demek.” dedi içinden yaşlı
adam. Hemşire yaşlı adamı gösterdi önce, sonra da odasını işaret etti. Bakıyordu
ama duyamadığı için anlamamıştı ne konuştuklarını. Aklında arabadan indirdiği
yiyecekler vardı. Onları öylece bırakmıştı savunmasız. Ormanda aç bir sürü
vahşi hayvan vardı ve evde de buradan getireceği parayı bekleyen dört kişi…
Az önce hemşireye soru soran adam geldi yanına. Adam:
-Teşekkür ederim. Siz bulmuşsunuz, getirmişsiniz Hatice
Teyze’yi.
Demek bunu konuşuyorlardı diye geçirdi aklından. Yaşlı adam:
-Evet, tesadüfen gördüm onları.
Adam:
-Onun 6-7 yaşlarında iki küçük torunu var yalnızca. Onları getirmedim
Hatice Teyze’nin durumunu bilmediğim için. Daha fazla üzüntüyü nasıl
kaldırırlar bilemedim. O yüzden tek başıma geldim ve kimseye haber vermedim.
Yaşlı adam:
-Çocukların anne ve babası nerede?
Adam:
-Geçen ay kazada kaybettik onları, dedi adam gözlerindeki
yaşı saklamaya çalışarak.
-Bu yaşta çalışmak zorunda kaldı Hatice Teyze. Onlara hem
analık hem de babalık yapıyor o kara günden beri.
Duyduklarından sonra artık aklında sadece yaşlı kadın vardı.
İyileşmesi için dualar etmeye başladı o yaşlı kadını iki kimsesiz torununa
bağışlaması için.
Artık sadece sessizce bekliyorlardı odanın önünde. Bir süre
sonra doktor odadan çıkıp yanlarına geldi. Doktor:
-Geçmiş olsun, teyzemizin ayağı kırılmış ve müdahale ettik. Biraz
da üşümüş. Genel olarak durumu iyi ama bu akşam burada kalması gerekiyor tedbir
amaçlı.
-Görebilir miyiz, diye sordular aynı anda doktora.
-Tabi ki. Ama çok yormayın, daha yeni kendine geliyor, dedi
doktor.
Kapıyı çaldıktan sonra odaya girdiler. Rengi iyiydi ama
korku gözlerindeydi, hala şoku yüreğinden atamamıştı. Birden kalkmaya çalıştı
yerinden, acelesi varı sanki.
-Torunlarım, onlara gitmeliyim, dedi ağlayarak yaşlı teyze.
Adam:
-Korkma onlar bizim evdeler. Gülsüm bakıyor onlara. Sen iyileş,
güçlen yarın kavuşacaksın onlara. Ama böyle görmesinler seni, çok üzülürler.
-Beni kim buraya getirdi, diye sordu yaşlı kadın.
Yaşlı adam:
-Ben, dedi yaşlı adam. Yolda arabanız devrilmiş,
baygındınız. Ama şükür iyisiniz. Atınız ve köpeğiniz de iyi ama düşünmeyin
şimdi bunları. Siz iyisiniz ya buna şükür.
Yaşlı kadın belki bin kere teşekkür etti kendisini kurtaran
kişiye. Odadaki herkes hissedebiliyordu yaşlı kadının torunlarını bu dünyada
yalnız bırakma korkusunu.
Artık iyiydi kadın ve yanında komşusu vardı. Yalnız kalmayacağına
emindi yaşlı adam. Geçmiş olsun dileyip kapıdan çıktı. Artık dönüp yiyeceklere
bakmalıydı. Hızlıca geri döndü kazanın olduğu yere. Bütün malları bıraktığı
yerde darmadağın olmuştu. Belli ki bölgedeki hayvanlar kokuya gelip dağıtmış
her şeyi. Her işte bir hayır vardır deyip topladı kalanları. Düşünmeden indirmişti
tüm mallarını o yaşlı kadını kurtarmak için. Hatice Teyze’nin torunlarını bir
daha kimsesiz kalmasını engellemişti bu davranışı. Zorluklarla büyücekti bu
çocuklar ama tutundukları son dalı kurtarmıştı yaşlı adamla onların. Ama o ve
ailesi bir süre daha zorluk çekeceklerdi.
Biraz hüzünlü ama huzur içinde döndü köyüne. Belki mallarını
satamamış hatta kaybetmişti. Gururlu ama gözleri yaşlı anlattı Hatice Teyze’nin
hikayesini. Mutluydu aslında yaptıklarından dolayı. Yapmadıkları için pişmanlık
yaşamayacaktı.
Gözlerime baktı ve kapattı annem. Çok seviyordum bana
yatmadan kitap okumasını annemin. Gözlerim kapanırken anlamıştım iyilik
düşünerek veya beklenti ile yapılan bir şey değil hissedilerek yapılırdı. Sadece
içinde iyiliği, güzelliği ve sevgiyi bulunduranlar dünyayı daha güzel bir yer
yapabilirdi. Bugün o yaşlı ama yarın kim bilir kim ilham verecekti dünyaya.