YAŞLI ADAMIN HİKAYESİ

  • Yazar: Eren sert

  • Rumuz: erensert

  • Okulu: Biga İÇDAŞ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

  • E-mail: serteren488@gmail.com

Konu

Yaşlı adamın karşılık beklemeden yaptığı iyilik.

Tab Article

Nereden başlayacağımı bilmediğim, yüreği boyundan büyük bir adamın öyküsüdür bu.

Zamanın birinde yaşlı bir adam yaşamış bir dağ köyünde. Bir ayağı aksıyormuş. Küçük bir çocukken ağır bir hastalık ayağını etkilemiş. Fakirleşmişler ve tedavisini yaptıramamışlar. Babası bunun acısını bütün ömrünce taşımış ve bu yük yüreğini parçalarken göçüp gitmiş bu hayattan. Ama bütün bu olumsuzluklara rağmen yaşama sevincini hiç kaybetmemişti. Çok güzel bir eşi olmuş yirmilerinde. Mutluydu, tarladan eve uçarak giderdi adeta. Yalnızlığa ortak olmuştu eşi. Kelimeler yetersiz kalırdı ondan bahsederken. Tam dört evlat vermişti ona. Biri kızdı, en büyükleri ve en vefalıları bu kızdı. Yirmi yaşında kaçmıştı sevdiğine kızı. Çok üzülmüştü buna, atlatması aylar sürmüştü. Hala sızısı kalbindeydi. Ara sıra ağlardı gizli gizli, kimseye göstermeden. Konuşmuyorlardı kızıyla yıllardır. Diğer 3 çocuğu erkekti. Ne vefa vardı bu çocuklarda ne de çalışkanlık. Hiç babalarına benzememişlerdi. Destek görmüyordu hiç evlatlarından.

Tek işi tarlasını sürmek, yetiştirdiği ürünleri pazarda satmaktı. Kimseye muhtaç olmadan yaşamak en büyük amacıydı. Eşi hala en büyük destekçisiydi, yoksa nasıl geçerdi bu ömür? Eşinin yokluğunu düşünmek bile ona korkunç geliyordu.

Köyünde sevilirdi, kime sorsanız onun hakkında alacağınız tek cevap “Kimseye zararı olmaz.” olurdu. Birkaç günde bir kasabaya pazara giderdi. Arabaya yüklerken malları çok zorlanır ancak görmezden gelen oğullarına içlenip kimseden yardım istemezdi.

Soğuk bir şubat sabahında yine pazara gitmek için atını ve arabasını ürünlerle doldurup yola çıktı yaşlı adam. Kardan dolayı bazen patikadan bazen yollardan zar zor gidiyordu. Bu şekilde biraz daha kısalıyordu yol. Atı da çok genç sayılmazdı artık. Yola çıkalı belki otuz dakika olmuştu. Birden yoldaki izleri fark etti. Sanki başka bir araba yoldan çıkmış gibiydi. Atını durdurdu. Arabadan yavaşça indi. Yaşlıydı ve aksayan bacağı çok hızlı yürümesine izin vermiyordu. Yolun kenarına geldiğinde yaşlı bir kadının ters dönen aracın yanında yattığını gördü. Köpeği kadının yanına yatmış titrerken görünce “Belli ki ikisi de donmak üzere.” diye aklıdan geçirdi o an. Gidebileceği kadar hızlı yanlarına gitti. Zar zorda olsa nefes alıyordu kadın, evet bu iyiydi ancak kadının ne kadar zamandır bu şekilde yattığını bilmiyordu. Acele etmeliydi. Koltuk altından tutarak baygın kadını arabaya kadar sürükledi, sonra dönüp köpeği aldı kucağına.

Onları şehre, doktora götürmeliydi. Ama bunu nasıl yapabilirdi? Çünkü at arabası küçük ve tamamen doluydu. Yaşlı kadın ve köpeğini taşıyabilirdi. Ancak pazara satmak için götüreceği yiyecekler ne olacaktı? O gün sattıkları ile geçimlerini ancak sağlayabiliyordu. Artık karar vermeliydi. Çokta düşünmeden arabadan bütün yiyecekleri indirmeye başladı. Üzeri tamamen boşalan arabaya kadını ve köpeğini zar zor bindirdi. Üstlerini arabadaki birkaç parça bezle örttü. Kadının atını da arabaya bağladı. Zamana karşı yarışı başlamıştı yaşlı adamın.

Bir saatlik yolculuktan sonra ulaştılar sağlık ocağına. Hemen hekim yaşlı kadını içeri aldı. Ayağının kırıldığını söylediler ve kadın kendinde değildi. Yakınların haber vermek gerekiyordu şayet kimsesi varsa. Kimse gelmeden bırakamazdı yaşlı kadını orada tek başına. Bu sırada bir adam geldi ve “Hatice Teyze nerde?” diye sordu hemşireye. “Adı Hatice’ymiş demek.” dedi içinden yaşlı adam. Hemşire yaşlı adamı gösterdi önce, sonra da odasını işaret etti. Bakıyordu ama duyamadığı için anlamamıştı ne konuştuklarını. Aklında arabadan indirdiği yiyecekler vardı. Onları öylece bırakmıştı savunmasız. Ormanda aç bir sürü vahşi hayvan vardı ve evde de buradan getireceği parayı bekleyen dört kişi…

Az önce hemşireye soru soran adam geldi yanına. Adam:

-Teşekkür ederim. Siz bulmuşsunuz, getirmişsiniz Hatice Teyze’yi.

Demek bunu konuşuyorlardı diye geçirdi aklından. Yaşlı adam:

-Evet, tesadüfen gördüm onları.

Adam:

-Onun 6-7 yaşlarında iki küçük torunu var yalnızca. Onları getirmedim Hatice Teyze’nin durumunu bilmediğim için. Daha fazla üzüntüyü nasıl kaldırırlar bilemedim. O yüzden tek başıma geldim ve kimseye haber vermedim.

Yaşlı adam:

-Çocukların anne ve babası nerede?

Adam:

-Geçen ay kazada kaybettik onları, dedi adam gözlerindeki yaşı saklamaya çalışarak.

-Bu yaşta çalışmak zorunda kaldı Hatice Teyze. Onlara hem analık hem de babalık yapıyor o kara günden beri.

Duyduklarından sonra artık aklında sadece yaşlı kadın vardı. İyileşmesi için dualar etmeye başladı o yaşlı kadını iki kimsesiz torununa bağışlaması için.

Artık sadece sessizce bekliyorlardı odanın önünde. Bir süre sonra doktor odadan çıkıp yanlarına geldi. Doktor:

-Geçmiş olsun, teyzemizin ayağı kırılmış ve müdahale ettik. Biraz da üşümüş. Genel olarak durumu iyi ama bu akşam burada kalması gerekiyor tedbir amaçlı.

-Görebilir miyiz, diye sordular aynı anda doktora.

-Tabi ki. Ama çok yormayın, daha yeni kendine geliyor, dedi doktor.

Kapıyı çaldıktan sonra odaya girdiler. Rengi iyiydi ama korku gözlerindeydi, hala şoku yüreğinden atamamıştı. Birden kalkmaya çalıştı yerinden, acelesi varı sanki.

-Torunlarım, onlara gitmeliyim, dedi ağlayarak yaşlı teyze.

Adam:

-Korkma onlar bizim evdeler. Gülsüm bakıyor onlara. Sen iyileş, güçlen yarın kavuşacaksın onlara. Ama böyle görmesinler seni, çok üzülürler.

-Beni kim buraya getirdi, diye sordu yaşlı kadın.

Yaşlı adam:

-Ben, dedi yaşlı adam. Yolda arabanız devrilmiş, baygındınız. Ama şükür iyisiniz. Atınız ve köpeğiniz de iyi ama düşünmeyin şimdi bunları. Siz iyisiniz ya buna şükür.

Yaşlı kadın belki bin kere teşekkür etti kendisini kurtaran kişiye. Odadaki herkes hissedebiliyordu yaşlı kadının torunlarını bu dünyada yalnız bırakma korkusunu.

Artık iyiydi kadın ve yanında komşusu vardı. Yalnız kalmayacağına emindi yaşlı adam. Geçmiş olsun dileyip kapıdan çıktı. Artık dönüp yiyeceklere bakmalıydı. Hızlıca geri döndü kazanın olduğu yere. Bütün malları bıraktığı yerde darmadağın olmuştu. Belli ki bölgedeki hayvanlar kokuya gelip dağıtmış her şeyi. Her işte bir hayır vardır deyip topladı kalanları. Düşünmeden indirmişti tüm mallarını o yaşlı kadını kurtarmak için. Hatice Teyze’nin torunlarını bir daha kimsesiz kalmasını engellemişti bu davranışı. Zorluklarla büyücekti bu çocuklar ama tutundukları son dalı kurtarmıştı yaşlı adamla onların. Ama o ve ailesi bir süre daha zorluk çekeceklerdi.

Biraz hüzünlü ama huzur içinde döndü köyüne. Belki mallarını satamamış hatta kaybetmişti. Gururlu ama gözleri yaşlı anlattı Hatice Teyze’nin hikayesini. Mutluydu aslında yaptıklarından dolayı. Yapmadıkları için pişmanlık yaşamayacaktı.

Gözlerime baktı ve kapattı annem. Çok seviyordum bana yatmadan kitap okumasını annemin. Gözlerim kapanırken anlamıştım iyilik düşünerek veya beklenti ile yapılan bir şey değil hissedilerek yapılırdı. Sadece içinde iyiliği, güzelliği ve sevgiyi bulunduranlar dünyayı daha güzel bir yer yapabilirdi. Bugün o yaşlı ama yarın kim bilir kim ilham verecekti dünyaya.