Tab Article
Yaşadığı mahallenin saygı duyulan ve sevilen büyüğü olan Ayşe Teyze geçiriyor olduğu
hastalık yüzünden hastanede bir süre misafir olmak zorunda kalır. Hastaneye yatışı
yapılmadan önce yaşadığı müstakil evine gelip bahçesindeki onlarca kedi için yemek ve su
bırakır. Mahalleden birkaç komşusuna hastane durumundan bahsettikten hemen sonra
çocukları yerine koyduğu insanlara “Sizden bir ricam olacak, benim ne zaman döneceğim
belli değil. Ben dönene kadar kedilerimi kontrol edebilir misiniz? Bahçe kapısını
kilitlemedim, en azından haftada bir bakıp sularını ve yemeklerini değiştirebilir misiniz?” der.
Mahalleli ise hep bir ağızdan “Tabi Ayşe Teyze, aklın burada kalmasın. Allah şifa versin.”
cevabını verir.
Hastaneye yatışından bir hafta sonra hala hastanede hastalığıyla savaşan ve doktorların
verdiği bilgiye göre en az bir hafta daha hastanede yatacak olan Ayşe Teyzenin aklı
kedilerindedir. Yaşayan hiç akrabası kalmamış olan yaşlı kadının yalnızlığına tek ilaç çok
geniş olmayan bahçesinde beslediği kendileridir. Bu kediler mahalleli için sıradan olsa da
Ayşe Teyze için durum çok farklıdır. Yaşlı kadın, onların mırıldanmalarıyla sakinleştiğini,
herhangi bir nedenden üzüldüğünde hissetmiş gibi hepsinin etrafında toplanmasının kendisine
hiçbir insanın yapamayacağını düşündüğü karşılıksız bir iyilik olduğunu hisseder. Kapıyı
genel de aralık bırakan yaşlı kadın, çıkan kedilerin geri bahçeye dönmesiyle sadakatlerini de
görüp mutlu oluyordur. Bahçesindeki kedileri, bahçeye hapsetmeden ve hepsine ayrı isimler
vererek besleyip, büyüten ve olmayan torunları yerine koyan yaşlı kadın içinde bulunduğu
durumdan dolayı onları ihmal etmiş olduğunu düşünerek acı çeker. Mahalle halkı ise Ayşe
Teyzeyi ziyaret ediyor olmalarına rağmen kedilere bakmaz çünkü herkesin aklından geçen
“Aman canım, onca insan var elbet birinin aklına gelmiştir Ayşe Teyzenin kedileri.”
Cümlesidir. Oysaki kediler birilerinin onları fark etmesi için mırıldanmaya, kapıya patilerini
sürtmeye başlamıştır bile. Ayşe Teyze ise onu ziyarete gelen insanlara “Zaten bir kere rica
ettim, unutmamışlardır.” diye düşünerek tekrar söylemeye çekinir. Bir sene gibi bir süredir
mahallenin belli bir kısmında yaşayan ve mahalleli tarafından ‘Siyahiler’ olarak isimlendirilen
bir grup insan daha vardır. Toplam sekiz aileden oluşan bu grup herkes gibi insanlardan
oluşuyor olmasına rağmen sadece ten renkleri koyu olduğu için dışlanmışlar ve mahalleli
tarafından istenmemişlerdir. Mahalle de karşılaştıkları bu önyargı nedeniyle hiç kimseyle
iletişim kuramayan bu grup kendi içinde yaşamaya devam eder. Ancak mahalle bu durum
yüzünden ikiye bölünmüş gibidir. Bu dışlanmış gruptan dört kişilik bir aile ise Ayşe teyzenin
yan komşusudur. Ancak Ayşe Teyzenin de onları dışladığını, istemediğini düşündüklerinden
ötürü ihtiyaç olmadıkça kapı önüne bile çıkmazlarmış. Ayşe Teyzenin hastaneye yatışından
on bir gün sonra yemekleri ve suları biten onlarca kedi ise bu aileden Ezra Hanım’ın aklına
gelir. Yaşlı kadının gidişinin üzerinden geçen günlerin ardında hala gelmeyişi ve mahallelinin
de bahçe kapısını hiç açmamış olması ona ve eşi Manas Bey’e daha önce evin arka
bahçesinde birkaç kez seslerini duydukları ve yan komşularının olduğunu anladıkları kedilerin
varlığını hatırlatır. Gündüz vakti çıkıp mahallelinin hoş olmayan bakışlarını görmemek için
ise akşam karanlığında bahçe kapısının açık olmasını umarak çıkar, açık olan kapıyla rahat bir
nefes alırlar. Ayşe teyzenin bahçesine kediler için yemek ve su bırakırlar. Başka hiçbir şeye
dokunmamaya özen gösterip ev sahibinin bundan rahatsız olabileceğini de düşünen Ezra
Hanım ve Manas Bey girdikleri gibi çıkarlar. Mahalleli bunun farkına varmazken ve kedileri
hepten unuturken bu durum iki hafta daha devam eder. Bu iki haftada ailenin çocukları Eslem
ve Özge’ de kedilerle çok iyi anlaşır. Yirmi beş günün sonunda tedavisi biten Ayşe Teyze geri
evine döner, döndüğü gün biraz dinlenip biraz da evini temizleyen yaşlı kadın ertesi gün
bahçeyi temizlemeye karar verir. Sabah bahçeyi temizlerken bırakılan yemek ve su kaplarını
fark eder. Öğle sıcağına kalmadan işlerini bitiren yaşlı kadın kapları sahibine teslim etmek
için akşam karanlığı çökene kadar mahalleden birkaç kişiye kapların sahibini sorar ancak
bulamaz. Akşam vakti bahçesinde otururken kedilerden biri aralık bahçe kapısından çıkar,
Ayşe Teyze bunu fark eder ve kedinin peşine takılır. Ancak kedinin durağı çokta uzak
olmayıp Ayşe Teyzenin yan komşusudur. Kapıda sesler çıkaran kediyle evin kapısı yavaşça
açılır ve ailenin en küçük üyesi Eslem kediyi narince severek kucağına alır. Ayşe teyze ise
tebessümle kıza “Merhaba, adın ne senin güzel kızım?” der, Eslem ise alışık olmadığı bu
hoşgörü karşısında şaşırır ve “Eslem.” diye mırıldanır. Ayşe teyze kızın halini anlar ve
“Memnun oldum Eslem’cim, adınla yaşa. Bende Ayşe.” der. Bu sırada kapıda bekleyen kızı
ve kucağındaki kediyi Ezra Hanım fark eder, yanlarına gelir. Kapıdaki Ayşe Teyzeyi görür ve
çekinerek yaşlı kadına “Merhaba, hoş geldiniz. İçeri gelin, buyurun.” der. Girmekte çekinen
Ayşe Teyzeyle “Eşim henüz gelmedi, diğer kızım da onunla market alışverişinde sadece biz
varız. Buyurun lütfen çekinmeyin.” der. Durumu anlayıp eve giren Ayşe Hanım, Eslem’i
takip ederek koridordaki dört odadan en büyüğüne girer. Buranın salon olduğunu görür ve
sakince koltuğa oturur. Ezra Hanım’ın getirdiği çaylarla birlikte sohbet etmeye başlarlar.
Sohbet sırasında Ayşe Teyze “Ben de hastaneden döneli iki gün oldu. Kedilerime yemek ve
su bırakılmış ama kapların sahibini bulamadım. Sizin olabilir mi Ezra kızım.” der.
Çekingenliği üzerinden atıp, yaşlı kadının samimiyetine ve iyi niyetine de güvenen Ezra
Hanım ise “Bizimdir Ayşe Teyze. Seni tanımasakta yokluğunu fark ettik, gelen giden de
olmayınca aklımıza kediler geldi. Yavrucaklar ses çıkarmaya çalışmasa aklımıza da gelmezdi
ya. Kusura bakma bizde bir şey mi oldu acaba diye bahçene girdik. Yemek ve su bitmiş iki
kere onları değiştirdik.” der, durumu açıklar. Ayşe Teyze mahalleliye kırılmıştır ama Ezra
Hanım’a “Teşekkür ederim kızım. Allah razı olsun. Giderken birkaç kişiye rica etmiştim
ancak unutmuşlar galiba. Çok sağol düşündüğün için.” der. O sırada kapının önünde hala
kediyle oynayan Eslem gelir ve “Kedi bahçeye kaçtı.” der üzgünce. Ayşe Teyze küçük kızın
üzgünlüğünü fark edince “Üzülme Eslem’cim, her zaman gelip sevebilirsin kedileri.
Komşuyuz biz seninle, onlar senin de kedin sayılır.” der ve bunu duyan Eslem ise sevinir.
Ayşe Teyze biraz daha sohbet ettikten sonra mahallelinin önyargısı yüzünden, Ezra Hanım’ın
ailesi gibi yedi ailenin daha onlar gibi evlerinden çıkmaya bile çekinir olduklarını öğrenir ve
bu duruma bir çare bulmayı umut eder. Havanın hepten kararmasıyla kalkan Ayşe Teyze
“Senin de eşin gelir kızım. İşin vardır oyalamayayım seni. Çok memnun oldum tanıştığıma
sana kolay gelsin.” der. Evine dönmeden önce Ezra Hanım’a “Müsait olduğun bir akşam sizi
mutlaka yemeğe bekliyorum kızım. Hayırlı akşamlar.” der ve evine geçer. İki akşam sonra eşi
ve çocuklarıyla Ayşe Teyzeye giden Ezra Hanım, mahallede bir kişinin bile onlara karşı
önyargılı olmamasına sevinir ve Ayşe Teyzeyi annesi yerine koyar. Sürekli birbirlerinin
yanında olan Ezra Hanım ve Ayşe Teyze hem anne kız hem de samimi komşular olurlar.
Aradan geçen beş ay sonra Ayşe Teyze, yan komşusu Ezra Hanım ve ailesiyle çok sıkı bir
dostluk kazanmış olur. Mahalleli ise Ayşe Teyzenin Ezra Hanım’la olan yakınlığını görüp
başta yadırgayıp kızsa da bir gün Ayşe Teyzenin “Dışladığını ve hatta nefretle baktığınız
insanların tek farkı ten renkleri çocuklar. Hepsinin içi tertemiz, karakterli, saygılı ve
yardımsever insanlar. Gitmeden önce size kedilerimi emanet ettim hepiniz unuturken hiç
karşılık beklemeden benim küçük dostlarıma yardım etmiş bu insanlar. Demem o ki gözünüzü
açın, önyargılarınızı bir kenara bırakın ve bu insanları tanıyın. Eminim siz de bir fark ya da
düşmanlık gerektirecek bir neden bulamayacaksınız. Eğer sözüme biraz değer veriyor, bana
saygı duyuyorsanız bugünden itibaren değişsin bu düzen. Mahalle neredeyse ikiye bölünmüş,
halimiz hal değil. Hepimiz Müslümanız, bu durum dine de aykırı hem. Yaradılanı sevin
Yaradan’dan ötürü. Onlar da Allah’ın kulu, hoşgörü lazım bize çocuklarım...” diye uzunca
konuşmasıyla sorgular, Ayşe Teyzenin sözüne olan güvenlerinden ve dediği gibi
önyargılarının sebepsiz oluşundan önyargıları bir kenara koyup daha ılımlı, hoşgörülü bir
tavır takınırlar. Bunun dışında kedileri unuttuğunu da fark eden mahalleli pişman olur ve
Ayşe Teyzenin gönlünü almak için bir şeyler yapmaya karar verirler. Bir süre sonra ise
‘Siyahiler’ diye isimlendirdiği ve ayırdığı gruba karşı önyargılarının tamamen kırar ve aslında
tek farklılığın ten renginin onlara göre daha koyu olması olduğunu fark ederler. ‘Bir tek ben
mi yaşıyorum elbet biri bir şey yapmıştır’ düşüncesinin de yanlışlığının farkına varan
mahalleli Ayşe Teyzeden özür diler ve yaşlı kadının gönlünü almak için hazırladıkları iki katlı
toplam beş tane kedi evini de bahçesine koyar. Kedi evlerini gören ve pişmanlıklarını
gözlerinden de anlayan Ayşe Teyze bu insanları çoktan affetmiştir. Bu farkına varışlardan ve
alınan gönülden sonra neredeyse bir yıldır süren nedensiz düşmanlık biter ve ikiye
bölünmüşçesine yaşayan mahalleli tek vücut olur, birbirlerine her koşulda yardım etmeye
çalışır. Örneğin; mahallenin berberi eskiden ten rengi nedeniyle yüzüne bile bakmadığı Manas
Bey’le sıkı dost olup kendisine ortak yapar. Sorumluluk duygusu da kazanan mahalleli
eskisinden beri yakındıkları ‘Kaldırımlar çok pis, ne kadar temizlense de hemen kirleniyor.
Resmen pislikten üstünde adım atamıyoruz.’ problemine de başkasının bir şey yapmasını
beklemeden herkes gücünün yettiğince temizleyip, her bireyin kirletmeye çalışmasıyla çözüm
bulur. Mahalle artık herkes için yaşanılabilir, temiz bir yer olur ve daha canlı, samimi, huzurlu
bir ortam haline gelir.
Bazen bir avuç kedi nedensiz bir düşmanlığı durdurabilir, yanlış olan düşünce yapısını
değiştirebilir ve refah seviyesini bulutlara çıkarabilir. Hayvan sevgisi, insanı sevmeyi
öğretebilir ve hataların farkına varmayı sağlayabilir. Bugün sizin mahalleniz de önyargıları
yıkıp, ‘sadece biz mi varız koca dünya da’ algısının yanlışlığının farkına vardığında ve insanı,
hayvanı, yaşayan her canlıyı sevmeyi öğrendiğinde birler binleri oluşturabilir ve dünyamızı
sevgiyle kurtarabiliriz. Kısaca sevin çünkü sevdikçe yaşanılabilir bir dünya kazanacağız