Sevginin Önemi.
Sevginin Önemi.
SEVGİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR Resim dersindeydik. Çalışmamız için Johannes Vermeer ‘in İnci Küpeli Kız resmi verildi. Ben,daha çizmeyi tam anlamıyla bitirememişken yanımdaki kız boyama aşamasına geçti .Bu yüzden yanımdaki su dolu bardağı ittirerek suyun resmin üstüne dökülmesine neden oldum. Okulda bu kızı kimse sevmezdi. Herkes tarafından zorbalık gördü çünkü kimseyle anlaşamayan sürekli sorun çıkaran bir tipti. Lise hayatı boyunca hiç arkadaşı olmadı. Ben de sevmiyordum ve resminin mahvolmasını istedim. Öğretmen resmin üzerindeki suyu görünce deliye döndü ve Açelya ‘yı ders boyunca azarladı. Bunu yapmamın tek sebebi onu sevmememdi. Ders bittikten sonra evlere dağıldık. Eve geldiğimde yaptığım şeyin doğru olmadığını düşündüm, her ne kadar onu sevmesem de emek verdiği resmi mahvettim. Dışarda delicesine yağmur yağıyordu. Yağmur yağarken kalbim yerinden çıkacak gibi olurdu, bunun sebebi yağmurdan nefret etmemdi. Buna rağmen şemsiyemi açıp okul servisimizin kalktığı durağa kadar yürüdüm, durak epey doluydu. Servise bindiğimde Açelya yerinde yoktu. Garipti çünkü bugün okulda basketbol takımının antrenmanı vardı ve Açelya asla kaçırmazdı, yani geçen maçı kaybettiklerinden beri antrenmanlara gelmeye özen gösterirdi. Okula geldiğimde kimse bu durumu garipsemeyip derse odaklandı, zaten kimse sevmiyordu, gelmemesine sevinenler bile vardı. Resim dersinden sonra vicdan azabı çektiğim için içim rahat değildi. Dersten sonra öğretmenden öğrendiğim kadarıyla biraz hastaydı. Sonraki gün nihayet geldi. Onunla konuşup özür dileyecektim.
Öğle arasında Açelya
ile sohbet ettik. Duyduklarım karşısında nutkum tutuldu çünkü okula
gelmemesinin sebebi kanser teşhisi konulmasıydı. Okula birkaç ay devam edip
gidecekti. Benden yaptığı her şey için özür diledi. Onu ilk defa böyle
görüyordum. Çok küçük yaşta annesi ve babasını kaybetmiş. Kimse daha önce onu
merak etmemiş, küçük yaştan itibaren sevgi görmemiş, bu yüzden insanlar ile
arasına duvar koyup onlara kötü davranıyordu. Çünkü sevmeyi bilmiyordu. Onunla
gerçekten arkadaş olmak istiyordum. Çünkü ben de Açelya gibiydim. Ailenin tek
çocuğu olduğum için şımarıktım. Açelya ile arkadaş olursam belki ben de
değişebilirdim. Öğle arasından sonra kapalı spor salonuna gittik. Antrenman
vardı. Hemen üzerimizi değiştirdik . Basketbol koçu daha gelmemişti. Beklerken
Açelya bana küçüklük fotoğraflarını gösterdi. Fotoğrafta Açelya bisiklet
sürmeye çalışıyordu. Garip geldi çünkü bu fotoğrafı daha önce bizim evde
görmüştüm ama bundan Açelya ‘ya bahsetmedim yanıldığımı düşündüm.
Antrenman bitiminde
eve gelince sıcak bir duş aldım. Anne akşam yemeğini hazırlıyordu. Birden
aklıma Açelya ‘nın gösterdiği fotoğraf geldi. Hemen gidip annemin sakladığı o
fotoğrafı bulmaya çalıştım neden sak bilmiyordum. Fotoğraf hiçbir yerde yoktu.
Annemin mutfaktan seslenmesi üzerine fotoğrafı unutup sofraya oturdum. Annemle
babam sessizdi, yemek boyunca hiç konuşmadılar ve üzgünlerdi çünkü bugün
kardeşimin ortadan kayboluşunun günüydü bugün tam on iki sene oluyordu. Dört
yaşında parkta oynarken kaybolmuştu. Anneme kaybolan fotoğrafı sormaya karar
verdim. “Anne
bizde eski bir fotoğraf vardı. Nerede o fotoğraf ?" “Kardeşinin fotoğrafını diyorsan onu teyzene verdim.” “O
fotoğraf kardeşimin fotoğrafı mıydı?” “Evet” Nasıl
tanıyamamıştım fotoğraftaki kız Açelyaydı.
Bunu annemlere söylediğimde onu yarın akşam yemeğe davet etmek
istediler. Onunla bu konu hakkında
konuşacaklardı.
Sabah okula
geldiğimde bu konu hakkında Açelya ile
konuştum. O bu duruma ihtimal vermiyordu. Akşam yemeğe geleceğini söyledi.
Dersler geçmek bilmiyordu bir an önce eve gidip gerçekleri öğrenmek istiyordum.
Eve geldiğimde Açelya
gelmeden odamı topladım. Annemle babam masayı hazırlıyorlardı. Yarım saat sonra
Açelya gelince masaya oturduk. Annemin Açelya ‘yı görünce gözleri doldu. Onu
tanımıştı. On iki sene önce kaybolan kızı olduğuna emindi. Açelya ‘ya DNA testi
yaptırmak istediğimizi söyleyince kabul etti. Yarın hastaneye gidip test
yaptıracaktı. Anneme kanser hastalığından da bahsettiğimizde neşesinin yerini
hüzün almıştı.
DNA testini yaptıralı
bir hafta oluyordu. Sonuç bugün çıkacaktı. Heyecandan uyuyamamıştım. Birkaç
saat sonra aradıklarında Açelya ‘nın kardeşim olduğu ortaya çıkmıştı. Bu
hayatta herkesin bir yarası vardır. Benim de vardı. Bu yaranın zaman geçtikçe
kabuk bağlayarak iyileştiğini düşünürüz ama öyle olmaz. Aldığı ilk darbede
tekrar kanamaya başlar. Benim seneler önceki yaram tekrar kanamaya başlamıştı
çünkü Açelya benim kaybolan kardeşimdi belki de mutlu olmam gerekirdi ama
olamıyordum. Açelya kanserdi çok yakında ölebilirdi onu tekrar kaybedebilirdik
bu yüzden buna sevinemezdim. Annem bu duruma çok mutlu olmuştu hastalığı
yeneceğine inanıyordu. Duyduğu ilk andan beri Açelya için oda hazırlıyordu çok
yakında bize taşınacaktı.
Açelya bize taşınalı epey oldu.
Saçlarının hepsini kesmek zorunda kaldık. Ben de ona destek olmak amaçlı
saçlarımı onu gibi yapmıştım. Annem Açelya ‘nın iyileşeceğine inanıyordu. Babam
ümidi çoktan kesmişti. Son zamanları olduğuna inanıyordu.
Aradan yaklaşık iki
ay geçince Açelya ‘yı durumu ağırlaştığı için hastaneye yatırdılar. Bu süreçte
onunla aramızdaki bağ epey ilerledi. Çoğu şeyi birlikte yapmaya alıştık. Eskisine
göre çok değişti. İnsanlar ile arası düzeldi, onlara nasıl davranacağını
biliyordu. Arkadaşları bile olmuştu. Annem ve babam zamanlarının çoğunu
hastanede geçiriyordu. Onu yalnız bırakmak istemiyorlardı.
Pazar akşamı evde
otururken babamın telefonu çaldı hastaneden arıyorlardı. Açelya ‘nın durumu
kötüleşmiş. Hastaneye vardığımızda Açelya ‘nın öldüğünü söylediler. Dünyam
başıma yıkıldı. Annem durmadan ağlıyordu. Açelya ölmeden önce bana mektup
bırakmış. Mektubu açıp okumaya başladım. “
Tuğçe, sayende aileme kavuştum. Sevilmeyi ve sevmeyi bilmeden ölmek
istemiyordum. Bana bu duyguları tattırdığın için çok teşekkür ederim. Yaptığın
hatalar için kendini sakın suçlama, herkes hata yapabilir. Vedaları pek sevmem
bu yüzden mektubu ben ölünce sana verecekler. Sen gerçekten iyi bir insansın…”
Mektubu okumayı bitirdiğimde mutluydum çünkü Açelya sevginin nasıl bir şey
olduğunu tatmadan ölmedi. Açelya sayesinde ben de bir şey öğrendim. İnsanların
ne yaşadığını bilmeden onları yargılamayacaktım. Aklıma aylar önce okuduğum
Küçük Prens kitabında geçen “Bir çiçeği büyüten sevgi, insanı değiştiremez mi
sanıyorsun? ”sözü geldi. Bu söze ilk okuduğumda inanmamıştım. Ama şimdi
inanıyordum. Sevgi gerçekten her şeyi değiştirebilirdi.