Bir Sergüzeştin Pişmanlığı

  • Yazar: Muhammed Zahit Çetin

  • Rumuz: Mehmedi

  • Okulu: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

  • E-mail: esmacetin93@gmail.com

Konu
  • İki balığın yapmak istedikleri yolculuklar akabinde birinin zorluğa göğüs gererek en nihayetinde mutlu sona ulaşması diğerinin ise geçici bir faydalanma uğruna bütün hayatını yok oluşa sürüklemesi.

Tab Article

Birkaç balıkçı ,bir gölün yanından geçerken sudaki balıkları gördüler. Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar bunu anladılar. İçlerinden akıllı olan balık yola düştü; hiç de gidilmesi istenmeyen o güç yola yürüdü:

-Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler. Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder diyerek birtakım sözler sarf etti ve kendini bu sözlerinden dolayı kınamadı aksine kendinden emin ve mağrur bir görüntüsü vardı.

Bu ruh halini muhafaza ederek göğsünü ayak yaptı ardından yola revan oldu. Çekingen balık, o netameli yerden ta nur denizine kadar yürüdü, denize ulaşmaya muvaffak oldu. Ardına köpek düşen ceylan, hayatından bir damar bile kalsa koşar ya işte o da onun gibi koşmaktaydı. O balık gitti deniz yolunu tuttu .Pek uzun olan o yala düştü. Bir hayli zorluklar zahmetler çekti; fakat en nihayetinde emniyet ve afiyet makamına yetişti. Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı.

Derken balıkçılar ağ getirdiler. Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı. Dedi ki: 

-Fırsatı teptim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım? O ansızın yola revan oldu. Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem ve bu yolculukta ona refakat etmem gerekirdi diye hayıflandı. Fakat geçene acınmanın hata olduğunu düşündü ve gayrı onu anmanın hiçbir faydası olmayacağını düşünerek yoluna devam etti.

Öbür balık ise o "bela" çağında aklının gölgesinden ayrı düştü ve şöyle sözler serdetti:

- O, denize vardı gamdan kederden azat oldu. Ben ise böylesine iyi bir arkadaştan ayrıldım. Fakat artık onu düşünmeyeyim de kendi kendime bir çare bulayım. Şimdi kendimi ölü göstereyim ben. Suyun üstüne çıkıp karnımı yukarıya, sırtı mı aşağıya verip kendimi salıvereyim. Su nereye götürürse gideyim. Yüzen kişi gibi değil de adeta bir saman çöpü misali su üstünde sürükleneyim. Kendimi ölüye benzetip suya bırakayım. Ölümden önce ölmek azaptan kurtuluştur.

Balık, ölü taklidi yaparak, karnını yukarıya çevirdi. Su onu gah yukarıya çıkarıyor, gah aşağıya alıyordu. Balıkçıların her biri:

- Eyvah, dediler. En iyi balık öldü.

Hepsi de pek kederlendi. Balık onların eyvah demelerinden sevinerek: 

- Bu oyunla kılıçtan kurtuldum galiba, dedi.

Bu sırada balıkçının biri onu yakaladı:

- Tuh yazıklar olsun, deyip fırlattı, ardından balığı torağa attı.

Balık çırpına çırpına gizlice suya fırladı gitti. Öbür ahmak, ıstıraplar içinde kalakaldı. O ahmak sıçrayıp kilimini kurtarmak için sağa sola çırpındı durdu. Fakat avcılar, balığın çırpınmasına aman vermeden ağı attılar. Ağın içinde kalan balık,  ahmaklığının verdiği gafletle ateşe atıldı. Ateş üstünde ahmaklıkla eş oldu. Ateşin verdiği hararetle kızıp kaynadıkça akıl ona:

- Sana hiç korkutucu bir zat gelmedi mi? Diyordu.

O da, o işkencenin, o belanın içinde kafirlerin canları gibi:

- Evet geldi, demekteydi. Sonra da:

- Eğer bu sefer, şu boynumu kıran mihnetten kurtulursam, denizden başka yerde yurt tutmam, bir gölcükte oturmam artık. Uçsuz bucaksız bir su ararım da emin olayım, ebediyen emniyet ve sıhhat içinde ömür süreyim diyordu. Akıl ona diyordu ki:

- Ahmaklık, seninle değil mi ? Ahmaklıkla ahde vefa edilmez. Ahitlerde vefa etmek, akılla olur. Akıl, ahdini hatırlar, akıl unutkanlık perdesini yırtar. Aklın olmadı mı unutkanlık, sana hakim olur  nefsine nüfuz eder, sana düşmanlık eder, ve en nihayetinde tedbirini bozar.