SİHİRLİ TOP: HOŞGÖRÜ

  • Yazar: Ceylin Tezcan

  • Rumuz: Okyanus

  • Okulu: Özel İsmail Kaymak Ortaokulu

  • E-mail: 127ceylin198@gmail.com

Konu

Hoşgörü

Tab Article

       İlkbahar mevsimi kendini artık hissettirmeye başlamıştı. Havada kelebekler uçuyor, papatyalar açıyordu. Sabahın ilk ışıkları pencereme vurduğunda gözlerimi açtım. Dışarıdan cıvıl cıvıl kuş sesleri geliyordu.

       Mutfaktan gelen güzel kokuyla iyice ayılmıştım. Kalkıp yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim ve anneme yardım etmek için mutfağa gittim. Annem benim uyandığımı görünce “Günaydın kızım, ekmek almak için bakkala gider misin?” dedi. Gülümsedim ve evden ayrıldım. Bakkala giderken çocukların top oynadığını gördüm. İki bücürük topu mahallemizin yaşlı ve sinirli Hasan amcasının evinin camına doğru yanlışlıkla atmış bulundu. Ben bile içimden “Eyvah!” dedim. Arif ve Ömer’in yerinde olmayı hiç mi hiç istemezdim. Neden mi? Çünkü Hasan amca mahallemizin en korkulan, en  huysuz, en … Ekmek almak aklımdan uçuvermişti. Hasan amca çocuklara hiç katlanamazdı. Çocukların, çok gürültü yaptıklarından yakınır dururdu. Kim bilir Hasan amca birazdan Arif ve Ömer’e neler söyleyecekti.

       Hasan amca hemen elindeki topla homurdanarak evin bahçesine fırladı. Oradan bir an önce gitmek istedim ama içimden bir ses de sürekli bana orada kalmam gerektiğini söylüyordu. “Bir daha benim bahçemin yakınlarında top oynayamayacaksınız!” diye bağırdı. Cebindeki çakısını çıkarıp topu ikiye böldü.

       Çocuklar camı kırdıklarına mı üzülsünler yoksa güçbela harçlıklarını biriktirerek aldıkları topun kesilmesine mi ?

       Arif ve Ömer ağlayarak olayı anlatmaya çalışsalar da Hasan amca onları dinlemiyordu. Çocuklar iki göz iki çeşme çaresizlik içinde kıvranıyorlardı. Yardım istercesine etraflarına bakmalarına dayanamadım. Tam o sırada Türkçe dersinde öğretmenimizin okuduğu Yunus Emre’nin bir dörtlüğü geldi aklıma:

“Benlik davasını bırak

Muhabbetten olma ırak

Sevgi ile dolsun yürek

Hoşgörülü olmaya bak… ,,

       Bunun üzerine ben de Hasan amcanın yanına gittim. Ona ekmek almak için bakkala diye çıktığımda her şeyi gördüğümü söyledim. O da hemen evinin bahçesindeki tahta iskemleye oturup beni dinlemeye başladı. Hasan amcaya; çocukların gerçekten yanlışlıkla topu kaçırdıklarını, tekrar bir top almak için yine para biriktirmeleri gerektiğini ve onun çocukları hiç dinlemeden topunu kestiğine çok üzüldüklerini anlattım. O da bunları duyunca çok üzüldü. Hatta bunun üzerine “Çocuklar kusura bakmayın. Birden cam kırılınca hem korktum hem de odamı daha yeni süpürmüştüm o yüzden biraz da kızdım. Biliyorsunuz benim başka kimsem yok.” Kulaklarıma inanamıyordum, Hasan amca neler söylüyordu? Hiç bizim tanıdığımız Hasan amca gibi değildi. İşte o an hepimiz onun gerçekten ne kadar duygusal ve tonton bir amca olduğunu anladık. 

      Hasan amcanın evini temizlemesine yardım etmek için eve girdiğimizde sıcacık bir ortam karşıladı bizi. Antika guguklu saati, gramofonda çalan hafif müziği, eşiyle çektiği eskiden kalma siyah beyaz fotoğrafları, kalın tarih kitapları ve sallanan sandalyesi. Kendimi bir müzede gibi hissettim. Odasına girdiğimizde cam kırıklarını gördüm ve hemen köşedeki süpürgeyle cam kırıklarını süpürürken Arif ve Ömer de bana yardım ettiler. Hep beraber bakkala gittik. O da çocukların gönlünü almak için onlara birer top ve hepimize birer çikolata aldı. O sırada  ben de ekmek almam gerektiğini hatırladım. İki ekmek alıp daha fazla gecikmeden eve gittim.

      Anneme başımdan geçen olayları anlattım. Annem de “Aferin kızım hem arayı bulmuşsun hem Hasan amcaya yardım etmişsin hem de hoşgörülü olmanın ne kadar önemli olduğunu böylece anlamış oldun.”dedi. Ben de anneme “Sizi bu kadar beklettiğim için şimdi sizin hoşgörünüze sığınıyorum.” dedim. Artık hepimiz gönül rahatlığıyla kahvaltı masasına oturduk.